Bugün Internet Computer Protocol blok zincirini tanıyıp Hello World örneğiyle bu merkeziyetsiz geliştirme ortamına ilk adımımızı...
2013 Doğu Anadolu Turu Maceralarımız..
Kemal İKİZOĞLUMerhaba arkadaşlar..
2013 yaz tatilimin sonlarına doğru gerçekleşen birtakım farklılıklar vardı. Ramazan Bayramı sonrasında çok sevdiğim kardeşlerimden biri artık dünya evine girmeye hazırlanıyorlardı.. Görev yaptığı yer ve memleketine yakınlık durumu sebebiyle bir an önce düğün telaşesine girdi , bana sorsaydı nasıl yapabilirim diye.. Bende onun yapacağı şekilde hiç beklemeden aynı yapacağı şeyler yapardım 🙂
Kardeşimin memleketi Elazığ idi. Ve hayatım boyunca Balıkesir’den İç Anadolu’ya doğru gittiğim en uzak nokta ; yine Ömer Kardeşim’in mezuniyeti olmuştu Kırıkkale’de.. Düğün için haberimiz 9 ay önceden oldu diyebilirim.Ve bu hareketli geçecek bir hafta için hazırlıklarımız önceden başladı. Öncelikle Emre Kardeşim ile bu gitme durumunu konuşup netleştirdik. Daha sonra arkadaş çevremizden bu durum için ne düşündüklerini öğrendik.. Öğrendik ki aralarında anlaşıp 4 – 5 kişi otomobil ile bu kadar yolu gitmeyi planlamışlar. Benim açıkçası iki kişi bu kadar yolu otomobil ile gitmeyi pek içim elvermedi .. Onlar işlerini ayarlayıp orada olacaklardı. Biz kendi işimize bakıyorduk. Biletlerimizi ” Seç Turizm” firmasından 100 TL ‘ ye aldık.. Bu bilet de hayatım boyunca aldığım en pahalı bilet olma ünvanını kazanmış oldu böylece. Valizlerimizi hazırladık ve başlangıç – bitiş noktalarımızı ayarladıktan sonra yolculuğumuzun başlayacağı güne kadar sabırsızlanmaya başladık..
Muhteşem, sabah akşam yolculuk ile geçecek o gün gelmişti de çatmıştı. Biraz gecikmeyle evden ayrılıp otogara geçtik ve beklemeye koyulduk.. Bu arada Seç Turizm ile kısa bir araştırma yapmıştım. Yolda hep otobüslerini görüyorum ve onları imrenerek izliyordum. Eğer bundan çok önceki yazılarımı takip ediyor, okuduysanız “Starliner” model otobüsler hakkında nasıl bir macera yaptığımı sizlere anlatmıştım. Bknz. Seç turizme ait araç filosunda 47 adet Starliner araç , birkaç tane Cityliner ve Travego model araçlar barındırıyormuş. Görüyordum ki bizim güzergahımızda hep bu hoşuma giden araçlar geçiyordu. Bizim de aracımızın bu model olacağını düşündüm ve bu araçları daha fazla deneyimleyebilmek adına daha fazla heyecana kapıldım. Otobüsümüzün hareket saati 15:30 idi. İlk ön koltuklardan 3-4 numaralı koltukları almıştık. Yolculuk süremiz 20 saat gibi bir süre olacağını düşünüyorduk. Otobüsümüz geldi , valizlerimizi yerleştirdik ve yolculuğumuza başladık .. Ege ve Marmara üzerindeki ulaşacağımız noktalardaki dinlenme tesislerinin nerelerde olduğunu biliyorduk , ama Susurluk dinlenme tesislerini geçtik , Bursa’yı geçtik ve hala otobüs mola vermedi.. Otobüsler Susurluk’ta mola verir. Bursa’da terminalde 15 – 30 dakika arası bekleme yapar. Sonra non-stop yoluna devam eder. Bursa’ya kadar yapılan serviste sadece içecek dağıtıldı. Biz her zamanki gibi alışkın olarak zengin servis beklerken ; sadece içecek ile yolumuzun belli bölümünü bitirdik.. Bursa’dan sonra genellikle güzergahımız Yalova üzerinden ilerlediği için İnegöl tarafına ilerliyorduk bu sefer.. Bilmediğimiz ve tahmin yürütemediğimiz bir yola girmiştik.. Sabahtan beri hala açıkmış bir vaziyette Bursa çıkışından sonra hala yiyecek birşeyler dağıtmalarını beklerken açlığımız ta ki Eskişehir Terminali’ne kadar sürdü.. Emre ile birlikte bir büfeye gidip yanımıza gözümüzün doyacağı miktarda büsküvi ve içecek aldık.
Emre’ye bir ara :
– Aga neden içecek aldık ne yapacağız veriyorlar arabada zaten ?
– ” Olsun aga bir de içeceklerimizden olmayalım. Biz alalım , onlar ne yaparsa yapsın ” dedi. Beni bir gülme tuttu. Birlikte herşeyi bırakıp öylece güldük .
” Hep merak ediyordum, hep seyahat etmek istiyordum bu otobüs ve firma ile.. Otobüslerinin kalitesini görerek hep fikir yürütüyordum ne kadar prestijli ve kaliteli bir marka diye.. Ama kararsızlıkta kaldığım bir durum var ki , belkide bizim aracımızın muavini dağıtmadı ya da dağıtmak istemedi. Hep böyle yorumlamak istiyorum. Ama yoksa büyük bir şirketin böyle ufak dağıttığı yiyeceklerden kaçması bana çok saçma ve gereksiz geldi.. “
Bu benim için bir ders olmuştu. Ankara ötesine gideceğim araçlara bindiğimde kesinlikle bu konuyu tekrar gözden geçirmeliyim. İnegöl sonrası Sivrihisar’da mola veren otobüsümüze, “Biz artık karnımızı doyurduktan sonra mola vermenin ne anlamı var!” diye söylenmeye başladık 🙂
Sivrihisar sonrası yolumuza devam ediyorduk.. Aslında şöyle bir durum var ki otobüse önceden hazırlık yaparken eskisi gibi, “Al biletini bin otobüsüne , geldiğin yerde in “ durumları artık kalmış gibi görünüyor.. Hele ki belli bir saatin üzerinde yapılan yolculuklarda işler bambaşka bir boyuta bürünüyor.. En basitinden Sakarya yolculuğumda bile evden ayrılmadan önce eğer dinleyeceğim bir podcast varsa , yeni müzikler varsa bunları mp3 çalarıma aktarıyor ve şarjını da dolduruyorum. Telefonumun şarjını dolduruyorum. Flash belleğimi yanıma alıp içerine farklı formatlarda izleyemediğim filmleri atıyorum. Yola çıkarken iki tane kulaklık almıştım Emre Kardeşim ile kullanmak için.. Bir de telefonların en çok sevdiğim özelliği olan data kablosuyla şarj olmaları.. Data kablosunu da yanıma aldım. Şarjı her durumda dikkatli kullanmak adına.. 🙂
Ama otobüse bindikten ilk 15 dakika sonra gördük ki , flash belleğimizdeki filmler açılmıyor. Emre’nin flash girişi bozuk! Otobüsün interneti sürekli kopup bağlantı problemleri çıkartıyor. 20 saatlik gideceğimiz bu yol bana o anda kabus gibi geldi bir an.. Son çaremi denemek için data kablomu çıkardım ve sabırsızlıkla denedim. Sonuç ise Başarılı ! 🙂 Ne olursa olsun şarjım hiç bitmeyecekti.. Sanki orada diğer tercihlerimiz işe yaramasa bile bu benim için yeterli diyebilmişim..
Yolculuğumuza devam ederken gündüz yolculuğumuz gece olmuştu.. Gece devam ediyorduk yolculuğumuza her şeye rağmen karnımızı doyurarak.. Bir problemimiz daha vardı.. Aracın yapısından kaynaklanan bir durumdan ötürü camdan yolu , önümüzü göremiyorduk. Sabah olduğunda aracın ön tarafına giren güneşi engellemek adına üst cama yapıştırılmış 3 – 4 kat film gece önümüzü görmemiz için engel olmuştu. Yol çizgileri nadir seçilirken araçların ışıkları el feneri gibi geliyordu. Yapılacak iki şey vardı. Aslında 1 yol.. Önümüzdeki tvlerden bir film açıp onu izlerken uyuyakalmak.. Hani derler ya en büyük zevk tv karşısında uyuyakalmak.. Koltukta biraz rahat ettikten sonra başladım izlemeye.. Film bitti ama hala uyku yok.. Emre ise kaçıncı rüyada belli değil 🙂 😀 Kardeşimin Maşallah’ı var 🙂
İlerlediğimiz yol boyunca geceyi bitirmiş artık güneşin doğuşuna haberci kızıllıklar görülmeye başlanmıştı.. Dağların uçlarından güne enerji veren, tatlılık katan o kızıl bulutlar gittikçe artarken insanın o bulutlardan kendisini izlemeyi alamaması da bambaşka bir duygu..
Pozantı’ya yaklaşmıştık.. Etrafımızda büyük ve dik dağlar çevirmiş .. Ufak uyku aralıklarıyla gözümü açtığımda gördüğüm manzara bir başkaydı..Dağlar yollara gölge olmuş, görkemliğini düzlüğün üzerinde bıraktığı gölgesiyle de görebiliyorduk..
Güneş doğmuş yavaş yavaş yeni günü yaşamaya başlamıştı.Güzergahımızda ilerledikçe dağlar enginleşmeye , kayalıkların arttığını görmeye başlamıştık. Yolculuğumu biraz uyku , biraz müzik ve biraz da internete bağlanma ümidiyle uğraşırken kardeşim Emre de artık uykusunu almış ki uyanmaya başladı. Zaten o arada da zaman geçti ve artık Adana’ya varmamıza da az kalmıştı ..
Sabah olmuştu artık önümüzü çok iyi görüyorduk.. Ve son gazla bir an önce yolumuzu eritmeye devam ediyorduk.. Ön camdan izlemenin bu keyfine bayılıyorum işte.. 🙂 Akşam olduğunda camdaki filmlerden yolu görebilmenin neredeyse hiç olmadığı anların hiç çekilmez bir şey olduğunu öğrenmiş oldum. Mümkünse bu araçlarda gündüz yolculuğu yapılmalı.. Yani benim tavsiyem bu olur bu konuda.. 🙂
Memleketimden çok uzaklarda, hiç görmediğim illerin ismini söylemek , anılarını anlatmak dile kolay.. Bir de o illere vardığını görmek işte o zaman insanı bir başka heyecanlandırıyor. Anlatmak bir başka , o anı kendinizin yaşaması ise bambaşka..
Arac hızlı bir şekilde ilerlerken hızlıca bir levhayı çekmek istedim.. Adana – Gaziantep güzergahına devam ediyoruz.. Yolculuğumuzun belki yarım saat belki de 45 dakika sonrası Adana bizi karşılıyor.. Adana bana bir farklı geldi.. Palmiye ağaçlarını görünce çok şaşırdım. Kendimi farklı bir yerde hissettim. İzmir’ de olduğumu anımsatan palmiyeler ve bina yapılarının farklı olması durumundan da sanki bir Arap şehrinde olduğumu hissettim. Bende böyle bir duygu uyandırdı.. Adana’nın terminaline gelesiye kadar çevremde gördüğüm yapılar , yerleşimler yeni geliştirilmeye başlanmış bir yer gibiydi.. Ama merkezini gezmeyi çok isterdim. Bakalım inşallah nasip olur gezmek.. 🙂
Adana terminaline varmıştık. Sivrihisar dinlenme tesislerinden sonra ayak bastığım ilk yer Adana oldu.. Sabahın 7 – 8 sularıydı.. 5 – 10 dakika sonra otobüsümüz yine harekete geçti.. Sırada Osmaniye vardı.. Osmaniye nasıl il oldu anlamıyorum ama bana sanki bir ilçe gibi geldi. Bir belde görünümü anımsattı. En çok güldüğüm nokta , terminale girdikten sonra oldu.. Bilirsiniz , terminallerdeki o büyük saatleri.. Herkesin heryerden görebilmesi için asılmış zaman göstergesi orada sanki bir evin duvar saati gibiydi.. Küçük ve kullanışsız.. Yani onu kullanmak için yakın bir yerlere gelmeniz lazım. Hani süs olsun diye koymuşlar diyeceğim ama terminalin en gerekli gerecine yapılan haksızlık bu kadar olabilir ancak.. 😀
Yine yapacağımız 2 – 2,5 saatlik yolculuk sonrası Ömer ile haberleşmeye başladık. O yol üzerinde alacaktı ama firma bizi Gaziantep’te indirebileceğini söyledi.. Yolculuğumuz devam ederken hem Ömer ile haberleşip hem de çevremize bakıyorduk.. Adana Ovaları kısmen de olsa kendini bize göstermeye başladı. Uzun uzun ekili dikili araziler , sulama sistemleri ve onca emeğin karşılığını orada bir bakışta anlayabilirdiniz.. Levhada İncirlik yazarken hava alanını aramaya başladım.Bir baktım ki sağ arkamızda kalacak şekilde geçmeye başlamışız bile.. 🙂 Resimde gördüğünüz üzere bu görüntünün üst solundan ilerleyerek sadece üst taraflarını görebilmiştim. O bile beni o kadar heyecandırdı ki.. Bu arada kısa bir hatırlatma yapayım.Bu hava alanı sadece askeri amaçla kullanılmakta..
Yolumuza ilerlemeye devam ediyorduk.. Önümüze geçeceğimiz, geçtiğimiz illerin levhaları çıkmaya devam ediyordu.. Adana’dan , İncirlik’ten sonra güzergahımıza İskenderun levhası çıktı.. İskenderun’da bulunan Anıl Kardeşimin de kulaklarını çınlattım biraz.. =) İskenderun Kavşağından sonra Osmaniye’ye doğru yol aldık.. Doğu Anadolu’nun kapılarından yavaş yavaş geçerken karşımıza büyük bir viyadük geliyor. Nurdağı’nda bulunan viyadüğü görünce aklıma Bolu yolundaki viyadükler geldi.. Ama bu geçtiğimiz diğerlerinin yanında pek birşey değildi 🙂
Kahraman Maraş ile Gazi Antep arası neredeyse 80 – 85 Km idi. Ne yapalım, mecburen Antep’ten alacaktı bizi.. Yolun kenarında beklediğini söylemişti. Araçla birden yanından geçtik ve Ömer de otomobil ile peşimize düştü.. Bazen otobüsün önüne geçip bizi otobüste aradı sonra bulunca farkında olmadan hepimiz bir kahkaha attık 😀 Bilmiyorum ama içten gelen bir heyecanla karışık bir kahkahaydı bu 😀 Daha da heyecanlandık.. Farklı bir ilde yine bir buluşma daha gerçekleştirmiştik. Bu bizim için inanılmaz bir mutluluk verici bir tabloydu.. O heyecanla anı olarak Antep’te bir fotoğraf çektirmek istedim ama nasip olmadı.. “İnşallah bir sonraki seferde çekiniriz” dedik ve otobüsten inip otomobile bindik.. =) Kahraman Maraş’a , ulaşmak istediğimiz son noktamıza devam.. GaziAntep’e vardığımızda saat 11:00 gibi birşeydi.. 1 günlük yolculuğumuz çok şükür sona erecekti , çok mutluyduk 🙂
İlerlediğimiz güzergahımız da şu şekildeydi.. Linke tıkladığınızda katettiğimiz tüm yolculuğumuzun , gidiş geliş güzergahını göreceksiniz.. Harita için şurayı tıklayarak daha ayrıntılı inceleyebilir ya da üstte yer alan haritada güzergahımızı net olarak inceleyebilirsiniz.
Balıkesirden yolumuza başladık ..
Balıkesir > Bursa > İnegöl > Eskişehir > Ankara > Sivrihisar > Pozantı > Adana > Osmaniye > GaziAntep ..
GaziAntep’ten Kahraman Maraş’a geçerek yolculuğumuzu 20 saatte tamamladık.
Yazımın 1. bölümü sona erdi.. İkinci bölümünde görüşmek dileğiyle..
Son Yorumlar..