Bugün Internet Computer Protocol blok zincirini tanıyıp Hello World örneğiyle bu merkeziyetsiz geliştirme ortamına ilk adımımızı...
İETC’den Kalma Notlarım ..
Kemal İKİZOĞLU
Size şu konu hakkında biraz bilgi vereyim.Nedir bu konferans..Akademisyenler, öğretmenler ve eğitmenlere yönelik uluslararası bir eğitim etkinliğidir. Eğitim teknolojileri alanında dünya genelinde ün kazanan konferansa başvuru ve katılımcı sayısı her yıl artmaktadır. Etkinlik, teorik bilginin, kavram araştırmalarının ve profesyonel bilginin konferans faaliyetleri, bildiri kitabı ve Turkish Online Journal of Educational Technology (TOJET) yoluyla geliştirilmesini ve yayılmasını hedeflemektedir. Odak noktası, eğitimde öğrenim ve öğretim için eğitim teknolojilerinin kullanımı hakkında bilgi üretilmesi ve yaygınlaştırılmasıdır.. Bu konferans Sakarya Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölüm Başkanı Aytekin İşman tarafından kurulmuş.Ve her yıl farklı ülke ve üniversitelerde düzenlenmektedir..
İlk defa İstanbul Üniversitesi’ne gitmenin yanında herkesin girmek isteyip de giremediği rektörlük binasına da girecek olmamızdı..Yaka kartlarımız daha verilmemişti.Güvenliğe Sakarya Üniversitesi .. diye başlayan bir cümle kurduğumuzda bize “Geç Geç ” diye cevap verdiğini gördüm. 🙂 Bahçesine girdikten sonra kafamı kaldırıp bir göz gezdirdiğimde kendi kendime “İşte burada..!” diye söylenmeye başladığımı farktettim.. Bana sınıfımdan bir kardeşim eşlik etti.Kendisi ile bu akademik kariyer üzerinde daha nice adımlar atacağımıza inanıyorum.
Sabah geldiğimizde o binanın ayrıntılarına bakmaktan kendimizi işe hazır edememiştik. Sutunlar , duvarlardaki işlemeler , eski zamandan kalma avizeler , kapılar , odalar , duvar tavan boyama ve kartonpiyeler insanın anca bu kadar gözünü alabilecek cinsteydi.. Bütün konuşma yapılacak odalarda sunum sistemlerini ayarladıktan sonra sıra salon paylaşımlarına geldi..İki tane önemli salon vardı.Biri Doktora Salonu , biri de Mavi Salon..
Biz arkadaşımla mavi salona geçtik.Orası biraz daha geniş ve göz alıcıydı.Yukarıda gördüğünüz fotoğraflarda mavi salonu ve pencere manzarası görüyorsunuz.Bütün hazırlıklar birkez daha gözden geçirildikten sonra ana salon olan Doktora Salonu’nda açılış konuşması yapıldı.Ardından keynote’lar başladı.9:00 ‘da başlayan keynote yemek arasından sonra bitti.Ve alternatif salonlarda sunumlar saat 15:00 gibi başladı.Salonumu her ülkeden akademisyen ziyaret etti.Japon, Çin , Rus, Amerikan , Türk ve bilmediğim birçok ülkeden insan .. Hepsinin konuşma şiveleri çok farklıydı ve bazen kelimeleri yuvarlayarak söylediklerinde hiçbir şey anlaşılmıyordu.. Sürekli bir koşuşturma içerisindeydik.Bazen gelen yabancılar sizi öyle bir soru yağmuruna tutuyorlar ki bütün işlerinizi bıraktırıp sadece kendileriyle ilgilenmelerini istiyorlardı .. Benim şansıma salonumda 3 gün boyunca ingilizce sunum yapıldı.Türk konuşmacılar gelse de ulusal dile uymak zorunda kaldılar..Sanırım bir tane öğretim üyesi problem çıkartmıştı , onu da farklı salona aktardılar.
Her saat sunum olmuyordu tabii.. Sürekli ayakta ve soruları cevaplamaktan sıkılıyorsunuz, her sunum sonrası nescafe araları bizim için kaçınılmaz bir fırsattı..Yanımda Yakup ile sürekli iletişim içerisindeydik.Aramızda konuşurken bir tane kat güvenlik görevlisi bize doğru yaklaşıyordu ki bizimle yıllardır bu muhabbeti beklercesine bir hava sezdiriyordu.. Öyle bir muhabbete başlamıştık ki artık uzaktan paslaşıyorduk..Üniversitede tanıştığımız en samimi arkadaşlarımızdan biri oldu.Sunum arası raporları hallettikten sonra kısa bir muhabbet , eğer iki sunum arası görüşmediysek aralarda nescafe servisi falan.. 🙂 Mükemmel bir insan kendisi ..
Her gün alternatif salonlarda 4-5 sunum oluyordu.Sabah ve yemek aralarında da birer keynote.. Ve akşam çıkışta kokteyl.. 🙂 Sabah 9 ‘da başlayan etkinlik akşam 7:30 – 8:00 gibi bitiyordu.Her gün bitişinde kokteyl bizi bekliyordu.
İlk gün bittiğinde pek yorgunluk hissetmiyorduk.Hemen ev arkadaşlarımızla beraber İstiklal’e gidelim diye fikir çıktı.. Bizde hazır olmaz mıyız.. Hadi gidelim dedik. . Beyazıd’tan Eminönü’ne oradan Galata Köprüsü’nden Tünel’e gittik.Tünel ile doğru İstiklal’e.. Normalde bu kadar yolu kimse yürümez.Üstelik o kadar sabahtan akşama kadar ayaktasınız.Akşam içinde sürekli yürüyüş dayanılmaz bir yorgunluk oluşturuyordu bende.Ama o gün kadar iyi bir performansı hiçbir gün yakalayamadık. 🙂
Asıl ara sokaklarda nabız ama bizimki ilk gezinti.. Çevreyi tanıma ile başlıyor yavaş yavaş.Biri çıkmış bağıra bağıra şarkı söylüyor, kimileri yol kenarında her türlü enstruman çalıyor , sağlı sollu kenarda oturanlar . . Çok farklı ve etkileyici , her an mangal tehlikesi var sanki 🙂 O gün papazın bile havası bir başkaydı.
Amacımız zaten dolaşmaktı.Amacımıza da ulaştık.Beyazıd’tan Eminönü’ne oradan Galata Köprüsü’nü geçerek Tünel’e , oradan İstiklal Caddesi’ni dolaştıktan sonra Taksim Meydanı’na , sağdan sallanarak Cihangir’e , oradan merdivende birkaç şeyler atıştırdıktan sonra tramway ile eve geldik..
İkinci gün bizim için sanki bir kabustu.. Uykudan ayrılmak istemiyordum. Resmen kendi içimde savaş veriyordum.Bir tarafım artık kalkma vakti olduğunu , bir tarafım ise “Sen mi kurtaracaksın!” derdindeydi.Yine iyiliğin kazanması sonucu uykuyu bırakıp zorunlu kalkmalıydım.Trafiğe bakarak zamanımı ayarlayamıyordum ki nitekim her zaman olduğu gibi trafik sıkıştı.Ayakta gittik yine.Ve ayakta gitmenin ne demek olduğunu anlamak için o otobüse binmeniz gerekiyor.Evin önünden otobüse biniyoruz.Okulun önündeki ringte iniyoruz.Tek şanslı durumumuz bu oluyordu.
Okula geldik artık ayaklarım neredeyse iflas eşiğine gelmişti.Yine sunumlar için ayakta yine koşturmaca.. Akşamki kokteyli zor bekliyorduk 🙂 Serdar abimiz olmasa o gün pek keyifli geçmeyecekti açıkçası..
O gün beni şaşırtan bir durum oldu.1.si Sakarya Üniversitesi’nden bir arkadaşın sunumu vardı.Üstelik 3.sınıf!O kadar akademisyenin içinde onu görmek beni çok heyecanlandırdı.Ve sunumunu baştan sona kadar izledim.Tebrik ettim.. 3 gün boyunca gördüğüm tek sunum yapan üniversite öğrencisiydi. Umarım kariyer yaşamında başarılı bir şekilde yol alır..
Ama farkettiğimiz bir şey vardı ki akademi düşünecek ya da düşünen arkadaşlara bunları söylemeden edemeyeceğim..Orada bulunduğum zaman içerisinde birkaç ufak tecrübelere sahip oldum.Bunları sizinle paylaşıyorum.Umarım yararlı olur :
0.İstemek .. Gerçekten bu işi başarabileceğinizi hissediyorsanız , gönülden istiyorsanız bu işe adım atın!
1.İngilizceyi bilmeyen (Konuşma , okuma , Yazma ) bu işe sakın bulaşmasın.Çünkü zaman kaybı ve öğrenilecek çaresizlik..
2.Şimdiden kendinize herhangi bir konu üzerine makale yazmayı öğrenmelisiniz.. Size birkaç örnek vermek istiyorum.Giriş için Windows 8 üzerine en az 3-5 sayfa makale yazabilir misiniz ? İsterseniz bir deneyin.Karlı siz çıkarsınız..
3. Etkili sunum yapma /hazırlamayı iyi bilmeniz gerek.. Salonda 3 gün boyunca yapılan sunulardan (kanaatimce) bir elin parmaklarını geçmeyecek iyi hazırlanmış sunumlar vardı.
4.İyi bir dinleyici , nitelikli sorular soran kişi olun.. Aralarında öyle zorlu soru soran kişiler vardı ki neredeyse sunumu yapan kişinin terlerini görmek mümkün.. 🙂
5.Kendinizi dinleyici / anlatıcı yerine koyun ve o şekilde karşınızdaki kişiyi yargılayın..
Konferans boyunca gözlemlediklerimden sizinle paylaşacaklarım bu kadar.. Bir başka yazımda buluşmak ümidiyle..
Son Yorumlar..